Young Goethe in Love

tür: tarih, dram, romantik
yapım yılı: 2010
süre: 1 saat 42 dakika





 yakışıklı bir hukuk öğrencisi tanıştırayım kendisi adıyla bilmem kaç yy. sonra (çok orjinal bi espriymişçesine) dalga geçilecek olan goethe; he çok komik he...
abi bu ne?



film goethe nin yazmış olduğu ve peşinden milyonları intihara sürüklemiş olan 'genç werther'in acıları' romanına ışık tutan cinsten. adam 'sevup da alamiyanun yüreğuni buz bağlar' demiş resmen hafiften de bi karadenizli tipi var zaten alexander fehling'te yaaa daa olmayadabilir neyse boşverin :)
filmde biraz klişe başlamıştı ne yalan söyleyeyim : kız baloda tesadüfi bir şekilde oğlana çarpar olaylar başka bir yer ve zamanda tekrar karşılaşmalarıyla devam eder.ee peki bu senaryoda ne eksik? tabiii kii de ayraç yani bu aşıkları ayırma görevini üstlenecek kişi.türk yapımı olsa araya bi kaynana koyar ortalık yansın derdik yalnız bu bir alaman filmi, ee peki nolacak? bunlarda da araya bi aşık ekleriz olay hallolur esas kızı seven 2 erkek olsun sonra bunlar düello falan yapsınlar aralarında güzel güzel. çok orjinal fikirler bunlar sonra kız sevmediği ama parası çok olanla evlensin bizim goethe de 'genç werther'in acıları' nı yazsın vee finito..


(hukuk hocası ve Goethe)
bu 'genç werther'in acıları'da şey ya bizim werther sevdiği kızdan karşılık bulamaz ve kendini asar(goethe intihar etmeyi düşünmüşse de bunu yapamamış yazdığı karaktere intiharı reva görmüş)ve  bu kitabı okuyan gençler arasında o dönemde intiharlar bayağı bir çoğalmış in real life..

birazcık daha detaylı bir anlatım için:

Goethe genç bir hukuk öğrencisi fakültede berbat geçen(dersten kaldığı) bir sunum sonrası hocalarına hitaben:


lecket mich- canınız cehenneme

hukuk öğrencisi olmasına rağmen hukuka en ufak bir ilgisi olmaması ve dahası edebiyata duyduğu ilgiden dolayı hukukçu babası oğlunu arkadaşının hukuk ofisine staja yollar.
stajdaki öğretmeni şu abi


neyse bunun sevdiği bir kız(lotte) var hatta Goethe den kızı etkileyebilmek için taktikler istiyor falan.goethe de edebiyatla uğraştığından birkaç replik söylüyor bu abiye, kıza söylemesi için.yani böyle efendim.tabi ikiside sevdikleri kızın kim olduğundan habersiz o zamanlar nerde whatsapp falanasdfg..
sonra bu Goethe nin staj yaparken çok iyi anlaştığı bi arkadaşı var kankisi o da şu


bu da evli bi kadına aşık.yalnız bu da kocasından ayrılacak beni seçecek dediği anda 'anam yuva yıkanın yuvası olmaz' diyesim geldi. :D

Goethe ve lotte
 

bütün oyuncu kadrosunu tanıttığıma göre galiba benim yazımın da sonuna geldik. :)

GLADIATOR

tür: tarih, dram, aksiyon
yapım yılı: 2000
süre: 2 saat 35 dakika


bizim bir general var adı maximus, çok tatlı bi abi


ulan ben de diyorum bu maximus ismi çok tanıdık geliyor sanki maximus benim teyze oğlu o kadar tanıdık geliyor yani, meğer çikolataymış ya oradan geliyor tanımam neyse ben daha fazla iğrenç espri yapmadan asıl maximus u tanıtayım

bizim russel abiyi general maximus rolüyle izliyoruz.kendisi romanın en başarılı generali olur tanıştırayım.işte buna zamanın sezarı 'bak ben gidiciyim seni de oğlum gibi severim gel hele benim öldüğüm vakit yerime geç' diyor daha doğrusu filmde böyle diyor

vikipedi sen hayırdır?

 lakin bizim çikolata(heh heh ) abimiz 'tüm roma yı bağa mı vericeğn, onun yerine ülkeyi satar yerine 2 öküz alırım daha iyi' diyor  harbiden mesleği bırakıp evinin adamı olmak gibi bir hayali var maximus un. bu arada sezar ın oğlu var commodus. babasının onu yerine geçirmemesine haliyle alınganlık ediyor ee peki ne yapıyor yapıyor işte bir şeyler(spoylıra girer anam yoksa anlatırım ben ne olcak)neyse kısaca commodus ile maximus un araları bozuluyor.bu commodus da hıncını max. ın ailesinden çıkarıyor.işte bundan sonra başlıyor bizim russel abinin 'nerden düştüm lan bunların arasına' adlı macerası.
filmden komik bulduğum kesitler

heh heh he(bu sahnede aklına, tarkan filmindeki hain kostok sahnesi gelen bir tek ben değilim, değil mi?)

sen kime sezarsın ya hı commodus mudur nedir tek hareketi de bu işte
'önce o elini bi indir'

sanırım anlatacaklarım bu kadar iyi film ya izleyin işte yalnız şu müziği efsane bir müzik dinlemeyen yoktur da hani gene de bi dinle bence :) müzik güzel.

The DUCHESS

tür: tarih, biyografi,dram
yapım yılı: 2008
süre: 1 saat 50 dakika

18. yüzyıl sonunda ingiltere'yi güzelliği ve karizmasıyla kasıp kavuran devonshire düşesi georgiana cavendish'in hayatını anlatan film. yalnız ironi gibi he düşes şu

 hacı sen bu tiple daha çok frida kahlo olmuşsun :D

 düşesi canlandıran bizim kadrolu oyunculardan keira (kızım bir filmde de oynama be o değilde şimdi bu film başına 2 milyon alsa oha lan) neyse devam edelim başrollerden biri dominic cooper(Charles grey) benim onu ilk gördüğüm filmde şöyleydi
(soldan 2.sıradaki )

bu da filmdeki hali; hemen hemen hiç değişmemiş bir de sen her zaman gül dominic :)


filmde dük karakterini canlandıran ise

yok ya yanlış oldu :D doğrusu şu


neyse ben yavaştan filmi anlatayım georgiana düşes olmak için hemen yukarıdaki meymenetsiz ile evleniyor.daha filmin başında dedim ama, lord voldemortla evlenirsen böyle olur.bu burunsuz(ya ahahahah) georgiana yı bess foster la aldatıyor ee bu düşes de diyor ki ben bu rezalete tek bir şartla dayanırım o da ben senden ayrılacam mı diyor yoksa benim de bir sevgilim(dominic-charles grey) var sende ona katlanacan mı diyordu şimdi yalan olmasın uzun zaman oldu izleyeli ama bu ikisinden birini diyordu yani.neyse işte boşanın  gitsin bu rezilliği yaşamayın yaa...

tuhaf bir film moral bozmak istiyorsanız izleyin. kızım georgiana sen filmin başından Charles ı seçeceğidin mis gibi mutlu mesut yaşayacağıdınız yaaani

MACBETH

 

tür: tarih, dram,savaş
yapım yılı: 2015
süre: 1 saat 53 dakika

filmin en başında herhalde çevirmen bizi trollüyor demiştim zira filmin herhangi bir yerini açsanız diyalogların bildiğimiz mani gibi olduğunu göreceksiniz.(sonradan öğrendim ki bu orijinal esere sadık kalmak amaçlı yazılmış. )bak aynen replikler şöyle;     

      bu cümlenin esası 'henüz uyumayı hiç istemiyorum' dur lys edebiyatta anlatım bozukluğu çözüyomuşum gibi  hissettim kendimi film izlerken, hemen hemen tüm  altyazıları örnekteki gibi düzelttim                                     

neyse filmi anlatayım geleceği gören 3 kadın, macbeth e kral olacağını söyler ve film başlar da ben çok sıkıldım filmden koptuğumdan beri de caps yaptım bir tık aşağıdalar :)
filmin oyuncu kadrosunda da hiç sevmediğim tipi tip marion cotillard ve afişte de gördüğünüz karizma olacam diye kasım kasım kasılan fassbender var.                                  

filmde komik bulduğum kesitler                   

 bahsettiğim cadılar bunlar o değilde bu ablaların repliği bizim lise whatsapp konuşmalarının özeti.

abi bu adam kemal sunal filmindeki şaşı adam ya ahahah vallaha şakası yok düşman askeri diyne kendi arkadaşlarını göçertir ben baştan diyeyim

ahahahahah

 

filmin bana göre tek güzel şeyi: sinematografisi misal

son olarak:  kıraç tan endamın yeter sana gelsin, koca kafalı fotojenik adam

Young Victoria

tür: tarih, biyografi, dram
yapım yılı: 2009
süre: 1 saat 45 dakika

İngiliz tarihi filmlerine özel bir ilgim olması sebebiyle beni bir tık daha kendine çekmiş bir film. hatta film bitince 'anam bu film olmuş' demiş de olabilirim :)

kısaca film, kraliçe Victoria nın 'kraliçe olma süreci ve kraliçe olduktan sonra çektiği sıkıntılar' şeklinde anlatılmış.(yalnız böyle deyince de bayağı sıkıcı bir filmmiş izlenimi uyandırdı) yok yok gelin bir de uzunca anlatayım içime sinmedi böyle :)

pride and prejudice nın yakışıklı ama paragöz ingiliz subayı bu filmde esas oğlanı canlandırıyor. hani şu bizim wickham canım yok muydu şu işte

heh esas oğlanı bulduk pek değişmemiş bu filmde de, karakteri dışında tabi heh he.(o eski paragözlüğünden eser yok şimdi) bir de esas kızımız var onu ben de çıkaramadım bir tarihi filmden.bu arada unutmadan esas oğlanı kıskandıran bir de 'alternatif esas oğlan'(heh heh he) var o da şu



gerçi  bundan olsa olsa esas dayı olur bunun esas oğlan olabilmesi için en az bir 20 yıl geçmişine gitmek lazım.neyse bu abimiz de  politikacı anca ağzı laf yapıyor. bizim kız da bunu dinliyor , Victoria nın yaşı genç olduğundan akıl veren verene.

şu, hemen alta resmini koyduğum sıfatsıza film boyunca sinir oldum demeseydim içimde kalırdı oh be rahatladım (konroy mudur konvoy mudur nedir sinir bee)

 

neyse bir de tuhaf bir şey öğrendim filmde denilene göre(ben de filmin yalancısıyım)
İngiltere'de kraliçeler teklif ediyormuş(ahahah beyler hadi gene iyisiniz) o değil de ciddi ciddi merak ettim kraliçeye hiç hayır diyen olmuş mudur acaba? adam sürgün ediliyormuş falan.

filmde komik bulduğum kesitler:
-kaç kez şu atasözünü duydum/kullandım ulan benim aklıma böyle bir soru gelmedi elin mençıstırlısının sorduğu soruya bak

-kraliçeler de trip atar bakınız

son olarak 'prensesler gibiydim ben baba evinde'
 temalı bu filmin en güzel soundtractini de şuraya koyuyorum dinlersiniz artık.dinleyin dinleyin :)

TROY

tür: tarih, macera
yapım yılı: 2004
süre: 2 saat 43 dakika

geldi bahar ayları
gevşer gönül yayları

temalı bu filmde paris denen lüle saçlının çapkınlığından dolayı Truva şehri tehlikeye giriyor. Truvalıların Paris için şu dizeleri söyledikleri yazar ilyada da:

kalkanım var çelikten
arşil geldi grekten
truvayı karıştıran
senin yavşak enişten

o değil de Truva sanki Çanakkale de değil de Arabistan yarımadasında falan, filmin çekim yeri Meksika olduğundan lama bile görebiliyoruz izlerken ee bilirsiniz Çanakkale lamasıyla ünlü bir şehrimizasdf...

son olarak:

hektooor hektor dağ gibin adamıdın hektoor

Becoming Jane

tür: tarih, biyografi, dram, romantik
yapım yılı: 2007
süre: 2 saat


yazdım yazdım kalmadı iflahım
lefroy, bugün seni baloda göremedim canım

                    

 Becoming Jane, ünlü İngiliz yazar Jane Austen ın  hayatını konu alan biyografik bir film. Film ,pride and prejudice e benzemektedir.(gerek oluşturduğu atmosfer gerek balo sahneleri olsun) Yukarıdaki fotoğrafta da görmüş olduğunuz üzere bir adet sırıtan McAvoy(Tom Lefroy) barındıran filmde , Jane Austen a hayat veren oyuncu ise Anne Hathaway olmaktadır.

En başta yazdığım dizelerde ise filmin şu kısmına gönderme var(gerçi izleyenler anlamışlardır da olsun ben gene de paylaşayım)

Agora

tür: tarih, dram, macera
yapım yılı: 2009
süre: 2 saat 5 dakika

 İskenderiyeli Hypatia (Ankaralı Namık gibi ismi var kadının :D )' nın diğer bi ifadeyle ilk kadın matematikçinin sinemaya aktarılmış filmi.
filmde orestes karakteriyle dağhan külegeç i izliyoruz.haksız mıyım ama benzemiyor mu? :)

o değil de filmde hypatia nın hemen hemen bütün öğrencileri yüksek mertebelere gelirken(orestes vali, synesius baş psikopos oluyor) davus sap gibi ortada kalıyor hayır madem hristiyanların tarafını seçtin-savaşacaksın orada aranılan adam ol number one ol ne bileyim bir papa falanasdsf. gerçi bu davus kölesiydi hypatia nın ama olsun.
ben biraz da filmi anlatayım hypatia İskenderiye de ders veren pagan bir kadındır. filmin başlarında paganlar şehirde hakim ve Hristiyanlar azınlık iken filmin ortalarına doğru Hristiyanlığın artması ve paganlarla sürekli didişmeleri şehirde kaosa neden olur ve İskenderiye kütüphanesi paganlarınken Hristiyanların eline geçer. bu arada hypatia nın kölesi davus ile aralarındaki olaydan dolayı davus Hristiyan olmamasına rağmen Hristiyanların safına geçer.bir minik spoiler kölesi davus ve öğrencisi orestes in de hypatia ya aşık olduğu  magazinsel bilgisini de verdiğimize göre sanırım benim yazacaklarım bu kadar, kesinlikle izleyin :)

Pride and Prejudice

 tür: tarih , romantik, dram

 yapım yılı: 2005

 süre: 2 saat 9 dakika

Jane AUSTEN ın pek sevdiğim eseri 2005 yılında matthew macfadyen ve keira knightley in başrolünde olduğu( yukarıda gördüğünüz afişteki) filmle seyirciyle buluşmuş, 1995 yılında ise bbc bu esere colin firth ve Jennifer ehle nin başrollerinde olduğu bir mini dizi(aşağıdaki afişteki) çekmiştir.

 

 

Her ikisini de tavsiye ederim zira mr.darcy e her iki filmde de hayran olacaksınız. garantisini veriyorum canlar :)

bu soundtractte çok iyiydi bir de filmin A Postcard To Henry Purcell soundtracti çok hoştur.        

 

Braveheart

 tür: tarih, biyografi, dram

 yapım yılı: 1995

 süre: 2 saat 50 dakika

ingiliz tarihçiler benim bir
yalancı olduğumu söyleyecek.

ama tarih, kahramanları
asanlar tarafından yazılıyor.

iskoçya'nın sarp dağlarında ve yeşil ovalarında geçen bir destan.

film bitince

Havasına suyuna taşına toprağına
Bin can feda bir tek wallace' a
Her köşesi cennetim ezilir yanar içim
Bir başkadır benim iskooçyaam

  a bağlıyorsunuz filmde enfes doğa manzaraları var.

konusuna gelirsek ; toprağından uzakta, yollarda ve savaş meydanlarında büyüdüğü için aile özlemiyle vatanına dönen, ama asıl mücadelenin kendisini orada beklediğini gören william wallace'ın intikam ve özgürlük uğruna verdiği savaşın öyküsü.tabi anlatılmaz izlenir bir film.
filmde en sevdiğim sahnelerse

 filmde çocuk murron'ın william'a çiçeği verdiği kare
 yıllar sonra o kurumuş çiçeğin el değiştirdiği kare

 wallace ın freedom haykırışı

film müzikleri james horner a ait  yani titanic in müzikleriyle benzetilmesi bu yüzden.

King Arthur

tür: tarih, dram, macera, aksiyon
yapım yılı: 2004
süre: 2 saat 13 dakika


pelagius öldü mü?
kral Arthur kaldı mı?
tristan öcün aldı mı?
şimdi yürek yırtılır.

Filmde her hareketi aşırı karizma bir abimiz var ki bahsettiğim kişi clive owen dan başkası değil. owen, adı arthur (sonradan kral oluyor bu :) ) olan roma devleti adına savaşan ve 12 şövalyenin lideri olarak tanınan bir kahramanı canlandırıyor.bu şövalyeler küçük yaşta ailelerinden alınarak yetiştirilmiş ve aradan 15 yıl gibi bir süre geçtikten sonra özgürlüklerine dair belgeyi almak için son bir göreve gönderiliyorlar. gerçi görevi tamamlıyorlar tamamlamasına da meğer asıl son görev bu değil bu, sondan bir önceki görevmiş. özgürlüklerine dair belgeyi verecek olan adam 'haydin koçlar göreyim sizi az kaldı sıkın dişinizi görevden döner dönmez alırsınız belgeyi' gibisinden gazı verdikten(bayağı da kafiyeli oldu :) ) sonra asıl film başlıyor zira buraya kadar bi ekşın göremediydik, bu 12 şövalyenin son görevi düşmanlarla çevrili bir bölge olarak görülen yerden bir aileyi kurtarmak.sadece bir aile için adamların çekmedikleri çile kalmıyor.İşte bu kurtarma esnasında da arthur, guinevere ile tanışıyor. Guinevere diye bahsettiğim ise tarihi filmlerin kadrolu oyuncusu bizim kare suratlı kız keira knightley. bi troy da oynamadı bu kız zaten birkaç tane var bunun pas geçtiği tarihi film.  bir de film boyunca michael scofield e benzettiğim bi şövalye var lancelot. bizim kız da bi buna pas veriyor bi arthur a film boyunca merak ediyosunuz acep kimi seçecek diye.

bir de bu filmin soundracti hans zimmer a ait. film içindeki en güzel şarkı ise we will go home :

tarihi filmlere merhaba :)

öncelikle merhaba :) ben geniş vakti olan(daha doğrusu vaktinin büyük çoğunluğunu film izlemeye ayıran) tipik bir sinemaseverim.bu bloğu yazmama sebep olan ise sanırım 2 aydan beri hemen hemen her gün tarih temalı bir film izleme alışkanlığımdan kaynaklanıyor, madem izliyorum boşa gitmesin bir kaç şey yazayım dedim filmler hakkında. :)